 |
Erciyes, her daim gümüş gibi parlayan zirvesi ve ihtişamlı duruşu ile tarih
boyunca insanoğlunu etkilemiştir. İlk çağlarda tapınılan bir dağ olmuş,
yüzyıllar boyunca bir kült merkezi olarak görülmüştür. |
|
 |
|
|
|
 |
|
Erciyes Dağı, Anadolu’da bilinen ilk halklardan olan Hattiler’den başlayarak
günümüze kadar her medeniyetin gözünde kutsal bir yere sahiptir. Hititler
döneminde adı Harkasos; beyaz, gümüş gibi parlak, beyaz dağ olarak, Tekir
yolunda bulunmuş olan bir kitabede ise “Anadolu’nun en yüksek dağı, Harharas”
olarak geçmiştir. Grekler ise Erciyes’i, Argaios; gümüşdağ olarak
adlandırmışlardır.
Ahmet Nazif Efendi, Mir'at-ı Kayseriyye adlı eserinde
eski Göreme yöresinin Kapadokya krallarından birisinin oğlu olduğu târihi
rivâyetlerde adı geçen peygamberlerden "Circis’e" atfederek Circis kelimesinden
veya Rumca beyaz anlamına gelen "Erkiyos" tan türediğini ileri
sürmüştür.
Erciyes, Evliya Çelebi’nin zamanında yazdıklarından
anlaşıldığına göre o zamanlar Erciş’tir. Sonraları ise Erciyaş, Erciyas ve en
nihayetinde Erciyes olmuştur.
Erciyes, her daim gümüş gibi parlayan
zirvesi ve ihtişamlı duruşu ile tarih boyunca insanoğlunu etkilemiştir. İlk
çağlarda tapınılan bir dağ olmuş, yüzyıllar boyunca, M.Ö.IV. yüzyıla kadar bir
kült merkezi olarak görülmüştür. Ünlü Yunan filozof Maximus Tyrius’da,
Erciyesi’i hem tanrı, hem yemin tanrısı, hem kült heykeli olarak ifade etmiştir.
Tyrius’un bu ifadesi, Erciyes’in çağlar boyunca insanların gözünde kutsal bir
yeri olduğunu göstermektedir.
Grek mitolojisinde Erciyes, "Büyük
Kilikya’nın yüz başlı ejderi olan Typhaus'un büyük tanrı Zeus'un Olympus'u olan
Argaios’un eteklerine yerleştiği ve Zeus'un ona şimşek fırlattığı Typhaus'un da
karşılık olarak volklanlarla cevap verdiği ve sonunda ejderin yenik düşerek
dağın dibine fırlatıldığı" diye anlatılmaktadır. |
|
 |
|

|
|
 |
|
Manevi etkisi Helenistik devirden sonra da devam etmiştir. Roma öncesinde de
hem Büyük Kyros zamanında Anadolu'nun ele geçirilmesi ve hem de Darius
döneminden itibaren bölgenin İranlılaştırılması sırasında da Erciyes'in
yakınlarına ateşgedelerin (ateş tapınakları) kurulduğu tarihi kaynaklarda
geçmektedir.
Antik döneme ait bir çok paranın üzerinde Erciyes dağının sembolik olarak
çizilmiş tasviri bulunmakta ve bazı sikkelerin üzerinde dağın tepesinde oturan
bir tanrının tasvir edildiğini görülmektedir. Roma döneminde bu tanrının yerini
Jupiteri temsil eden kanatlarını açmaya hazırlanan bir kartal almıştır. Yine
bazı sikkelerde dağın üzerinde ay ve yıldız motiflerinin yer aldığını
görülmüştür. İç Anadolu müzelerinde, Jüpiter’i sembolize eden kartal heykelleri
ve Erciyes dağı ile ilgili sikkeleri görmek mümkündür.
Evliya Çelebi ise seyahatnamesinde Erciyes Dağı’ndan;
“Bu dağda asla yılan, çıyan, akreb ve bu gibi zehirli hayvanlar yoktur. Bu
dağda ricalü'l-gayb makamı olduğu için haşerât bulunmaz derler. Diğer bir
söylentiye göre de seçkin eshabdan olup uzun zaman yaşamı olan (Baba Reten
Hindi) hazretleri bu dağda oturduğundan bu haşerâtın bulunmaması onların duası
sebebiyledir.
Hâlâ bu dağda (Baba Reten) bağı denilen kendi kendine yetişen çeşitli
meyveler veren bağlar vardır. Zira bu Baba Reten bağçivanların piri olup ismi
Ebû Hindî'dir. Kendisi nimetlerinden uzak olarak yanlız basma ömür sürmüştür.
Kabri yine Hindistan'dadır.
Başka bir söylentiye göre de, Hazret-i Yahya zamanında Kayser Erciş bu şehri
kurduğunda büyük filozoflardan (Flaska) adındaki filozof bu yüksek dağa çıkıp
yetmiş aded haşerât şeklini bir sütun üzerine kazıp her birine birer tılsım
yapmıştır. Onun için bu dağda zehirli hayvanlar yoktur derler. Bu dağın yaz ve
kışın kar ve buzu eksik olmaz. Zülâl kurdu dahi bulunurmuş ama biz görmedik.”
diye bahsetmektedir.
Tüm bu ifadeleri ile anlaşılmaktadır ki hangi kültür veya uygarlık olursa
olsun Erciyes’in insanoğlu üzerindeki derin manevi etkisi şüphe götürmez bir
gerçektir. | |
 |
|
 |
|
 |
|
|
KAYNAKÇA: Geniş Kayseri Tarihi - Halit Erkiletlioğlu; Kayseri Ansiklopedisi - Abdullah Satoğlu |
|
|
|
|
BU KONU HAKKINDA YORUMLAR |
|
|
|
 |
|
|