Kültepe’nin 6.-10. yapı katları Karum’un Ia/b-IV katlarının paralelidir. Adlarını bildiğimiz beş Kaniş Kralı, sitadelde 7. katta inşa edilmiş büyük sarayda oturmuşlardır. Şiddetli bir yangınla tahrip edilmiş olan sarayın, ele geçen bir tabletteki bilgilere göre, Kaniş Kralı Inar’ın oğlu Warşama’ya ait olduğu ve Kaniş’i zapt eden Kuşşara Kralları Pithana ile oğlu Anitta’nın da bu sarayda hüküm sürdükleri anlaşılmıştır. Tabanı taş döşeli merkezi avluyu çeviren oda ve salonlardan oluşan saray, çağdaşı Eski Babil saraylarından etkilenerek inşa edilmiştir.
Bu döneme kadar elde edilen kültür birikimi sonucunda, bu dönemi takip eden zaman içinde, Orta Anadolu’da ilk kez, merkezi bir otorite tesis edilerek, Anadolu’nun ilk devleti olan Hitit Devleti kurulmuştur.
7. katın yangın enkazı altındaki 8. kata ait olan Eski Saray ve Tepe’nin güneybatı kesimindeki terasa inşa edilmiş olan uzun koridorlu, önü açık avlulu, geniş teşkilatlı Güney Teras Sarayı da, Karum’daki II. katı sona erdiren yangından kurtulamamışlardır. Bu saraylar yalnız ikamete tahsis edilmemişlerdir. Onlar aynı zamanda birer depo/ kervansaraydır.
Tüccarların Kültepe’ye getirdikleri mallar doğrudan doğruya saraya götürülür ve vergi işlemi tamamlana kadar, kira karşılığında, orada depo ve muhafaza edilirdi. Onların bu önemli fonksiyonu, yapıların planlarını da etkilemiştir.
Kral Anitta, “Anitta metninde“, Kültepe’yi zapt ettikten sonra, onu tahkim ettirdiğini, mabetler yaptırdığını bildirmektedir. O’nun, Tepe’nin batı kesiminde, 7 katta, aynı tekniğe ve plana göre inşa ettirdiği mabetlerden ikisi açığa çıkarılmıştır. Bunların yakınında, tümüyle tahrip edilmiş iki mabedin izleri de gözlenmiştir.
Kutsal alanda, mabetlerin hemen yanında 2 ton ağırlığında işlenmemiş obsidyenin depolandığı, dikdörtgen planlı (2 küçük odalı, 1 büyük salonlu) bir yapı açığa çıkarılmıştır. Salonun tabanında, üzerinde é.gal A-ni-ta ru-ba-im, “Kral Anitta’nın sarayı“ yazılı tunç bir mızrakucu keşfedilmiştir. Bu mızrakucu, Kral Anitta’nın tarihi kişiliğini kanıtlayan ilk gerçek belgedir. Kutsal alandaki bu yapı, mabetlere veya saraya ait resmi bir depo binası olmalıdır.
9-10. katlar, Karum’daki III-IV. katların katlar çağdaşlarıdır. Kültepe’de Eski Tunç Çağı (ETÇ) III, sonuncusu iki safhalı olan üç ayrı yapı katıyla temsil edilmektedir (11a/b-13). Bu, Ticaret Kolonileri çağını hazırlayan dönemdir. 11b ve 12. katlarda, ortadaki büyük salonu çeviren çok odalı, kerpiç duvarları içten ve dıştan plasterli (yarım sütunlu) büyük binalar açığa çıkarılmıştır. Çatıyı taşıyan ağaç direklerin taş kaideleri ve çapları 1.5-2 m. arasında değişen büyük ocaklar salonda yerinde keşfedilmiştir. Yangınla tahrip edilmiş bu binalarda, adak olarak bırakılmış, alabaster kadın heykelcikleri bulunmuştur. Bunlar, binaların mabet olarak yorumlanmalarını kolaylaştırmıştır. 13. katta, önemli bölümleri açığa çıkarılan binanın yapı karakteri, üstündekilerden farklı değildir. Eski Tunç Çağı III döneminde, yerli monokrom ve polikrom seramiğin yanında ithal silindir mühürler, seramik, kıymetli maden-taş objeler, Kültepe’nin Akkad (M.Ö. 2334-2193), Post-Akkad-III Ur (M.Ö. 2192-2112) çağlarında, bir taraftan Kuzey Suriye-Mezopotamya, diğer taraftan Troia ile sıkı bağlar içinde olduğunu kanıtlamaktadır.
14-17. yapı katları, Orta Anadolu’ya özgü monokrom seramikle karakterlenen Eski Tunç Çağı’nın orta safhasını (ETÇ II) temsil eder. 18. kat Eski Tunç Çağının ilk safhasının (ETÇ I) son yapı katıdır ve Tepe yüzeyinden 22 m. derinliktedir.
Kültepe Höyüğü ile ilgili olarak kayseriden.biz web sitesindeki diğer sayfalara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
:: KÜLTEPE HÖYÜĞÜ :: KAZI VE ARAŞTIRMALAR :: KARUM :: BULUNTULAR |